27 Aralık 2014 Cumartesi

Dizi İncelemesi : Marco Polo



Yeni, sürükleyici bir dizi arıyordum. O anda sözlüklerde karşıma 10 bölümü birden aynı anda yayınlanan dizi başlığı ilgimi çekti. Bir fragmanına bakayım dedim. Sonra resmen hayran kaldım. Tarihi veya savaş dizilerini sevenlerin bu diziyi kesinlikle ama kesinlikle izlemesi gerekiyor. 

The New York Times’ın yayımladığı bilgilere göre Marco Polo’nun dizisinin bölümlerindeki harcama 90 milyon dolardan fazla ve bu harcama sadece 10 bölüm için geçerli. Dizinin Game of Thrones’un önüne geçeceği ve Netflix için çok önemli olduğu da diğer bilgiler arasında yer alıyor.




Dizi Moğollar’ın Kubilay Han yönetimi altındaki imparatorluklarına tacir babasıyla birlikte gelen Marco Polo’nun hiç tanımadığı diyarlardaki maceralarını konu alıyor. Babası tarafından Kubilay Han’a hediye edilen Marco Polo ilk önce Han’ın atadığı öğretmenler tarafından iyice bir tımarlanıyor. Eğitiminin ardından Hanlığın kültürünü yakından görebileceği özgürlüğü kazanan Marco Polo Kubilay’ın Hanedanlığı ve yönetimi hakkında bilgi verirken bizler de onunla birlikte macerasına ortak oluyoruz.




ABD yapımlarının kendi kültürleri dışındaki kahramanlara acımasız davrandıkları bilinen bir gerçek. Ancak dizi hakkındaki ilk izlenimim Kubilay Han’ın kendi döneminde adil bir yönetici olduğuna dair mesajların çok net bir şekilde verildiği. Kubilay Han daha ilk sahnelerde bile akıllı, vicdanlı ama halkının kurallarına uymayı görev bilen bir yönetici olarak sunulmakta. Ayrıca yakınındakilere ve güvendiği insanlara danışmaktan çekinmeyen, karşısındakine ikinci bir şans vermekten gocunmayacak bir adam. 




Bunu sadece Marco Polo’ya davranışlarında değil gerek oğluna gerek himayesine aldığı ve kendince oğlu gibi büyüttüğü danışmanlarında da görebiliyoruz. Bir yandan vicdanında yarattığı yüke rağmen dönemin tüm yöneticilerinin sahip olduğu acımasızlığa da sahip. Kardeşinin başlattığı isyanın ardından onunla ilgili kararını verirken içinde yaşadığı hesaplaşma nedeniyle halkına karşı hissettiği sorumlulukla ailesine karşı hissettiği sevgi karşısında ikileme düşen bu büyük imparatorun sonunda kardeşine samimi ve duygusal bir şekilde veda edişi izleyicilere Kubilay Han’ın karakteri hakkında çok büyük ip uçları vermeyi başardı. Diğer yandan, vedasını eden bu adamın ertesi sabah savaşa girecek ordular önünde kardeşini öldürüşünü izlemek de Han ile Kubilay’ın iki farklı insan oluşunun bir kanıtı gibi. Özel hayatla işi karıştırmamayı başaran Kubilay Han’ın karısı ve cariyeleriyle ilişkisi de çok farklı değil. Kısaca bizlere büyürken anlatılan destanlardan fırlayan Kubilay Han ABD izleyicisine yepyeni bir düzen sunarken, bizler için de uzun zamandır unuttuğumuz anıların yüzümüze çarpması gibi.




Bu esnada Kubilay Han’ın sarayındaki maiyetini tanıma şansımız da olurken, saray entrikalarının bizlerin alışık olduğu Avrupa saraylarından farklı dinamikleri olduğu da göze çarpıyor. Bir defa bu saray diğerlerine nazaran daha bizden, daha büyük bir demir yumrukla yönetiliyor ve dizinin üzerinde durmaktan çekinmediği oryantal bir havaya sahip. Karakterlerin her birinin kendi ajandası olduğu görülebilirken, henüz kimlere güvenip kimlere güvenemeyeceğimiz kesin değil. Bu da bence işin en keyifli kısmı. Bunun yanı sıra sarayda Çin kültürü ve Moğol kültürü arasında süregelen bir savaş olduğu ilk sahnelerden anlaşılırken tahtta oturan Kubilay Han ile Çin kültürüyle yetiştirilen oğlu arasındaki farklar ise göze sokulmakta.



Tabii sadece Moğol Sarayı değil aynı zamanda Song Hanedanlığı’nın yönetimindeki Çin Sarayı da dizide kendine yer bulmakta. Zaten Çin dönem filmlerini izleyenler entrikanın ve acımasızlığın Çin Saraylarının ayrılmaz bir parçası olduğunu bilirler. Marco Polo da farklı değil. İmparatorunu yeni kaybeden Song Hanedanı, yönetimi eline geçirmek isteyen Sadrazamı ile içeride, Moğol Hanedanlığının saldırılarıyla dışarıda mücadele etmek zorunda kalıyor. 

Yeni imparatorun sadece altı yaşında olması da cabası. Bir defa daha tahtı perde arkasından oğlu için yönetmeye çalışan bir kadın ile sadakatten yoksun bir adamın mücadelesi karşımızda. Bu da bizler için pek tanıdık bir manzara. Muhteşem Yüzyıl'la bu haremi hafifte olsa benzetebiliriz kısacası.





Senaryo benden tam puanı alır. Bir çok kez Marco Polo başını belaya soksa da senaryo gerçekçiliği elinden bırakmamaya çalışıyor. Gerçek olaylar ile donanmış olması ayrıca senaryoya bir güç katıyor. Gerçi bir haşhaşi sahnesi var, gerçek dışı olduğunu bilmeme rağmen hoşuma gitti. Zaten entrikalar ve savaş sahneleri diziyi dinç tutmayı başarıyor.

Müzikler oldukça enteresan. Moğol ezgileri ile Çin ezgileri birbirine karışmış, biraz modernize edilmiş ve ortaya başarılı komposizyonlar çıkmış. Şahsen ben hepsini beğendim. 

Abartılı efektler yok, biraz soğuk bir renk kullanılsa da sizi sıkmıyor. 



Eğer hala diziye başlamadıysanız cipsinizi, çerezinizi, kolanızı varsa tarhananızı alın oturun pc başına izlemeye başlayın. 

Çok çabuk bitirmeyin 1.sezonu çünkü 2.sezona daha çoooooook var.


HD Fragmanı



NOT: Bu arada diziyi sadece dizibox.com adresinden TR altyazılı olarak bulabildim. Size de tavsiyem oradan izlemeniz.


2 yorum:

  1. Bu Kubilay Han için sanki Türk asıllı felan diyorlardı ya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamamen yanlış bilgi. İlkokulda tarih dersinde bizde öyle öğrenmiştik fakat hepsi palavraymış :)

      Sil