28 Eylül 2014 Pazar

FİLM İNCELEMESİ: HAYAT GÜZELDİR


Bu şahane filmi geçen yıl izledim (Ablamın tavsiyesiyle). Aslında beklentilerimin çok ötesinde çıktı diyebilirim. Ben Schindler’s List tarzında dram ağırlıklı bir film beklerken, ilk yarısı full komedi geçen, ikinci yarısında ise komedi-dramı muhteşem işlemiş bir filmle karşılaştım. Ve bu türü o kadar iyi sunmuşlar ki, satırlar yetmez anlatmaya.

Tabii bundan Oscar jürisi de etkilenmiş olacak ki, tam tamına 7 dalda Oscar’a aday olmuş film. Filmi izledikten sonra bunu öğrenmenin keyfi bambaşka.

Yorgunluk hat safhada. Ama o 2 saat, belki de son zamanlarda en zevk alarak geçirdiğiniz 2 saat oluyor. Ardından filmle ilgili bilgilere göz atarken 7 dalda Oscar adayı olduğunu, bunlardan 3 tanesini de kazandığını görüyorsunuz.



En iyi Yabancı Film, En İyi Aktör, Best Music-Original Dramatic Score  gibi özellikle ilk 2si çok mühim olan  3 Oscar ödülünü kazanan; içinde BAFTA, Cannes gibi festivallerin de bulunduğu çeşitli yerlerden farklı farklı 52 ödülü ve 27 adaylığı bulunan film, 1999 yılı adaylarına bakıldığında bence En İyi Film ödülünü de açık ara kazanmalıydı. Shakespeare in Love gibi 7 dalda birden Oscar kazanan film olunca rakip, tabii yapacak fazla da bir şey olmamalı.



Başrollerinde; filmi baştan sona götüren, muhteşem bir oyunculuk sergilemiş Roberto Benigni; 83 yapımı Tu mi turbi filminin setinde tanıştığı, filmde ve gerçek hayatta da eşi olan ve beraber oynadıkları 10′a yakın film bulunan Nicoletta Braschi ve sadece 5 yaşında olmasına rağmen sanki kamera yokmuşçasına kendine söylenen her şeyi mükemmel yapıp filmde hiç sırıtmayan, hatta filmin çoğu sahnesinde onun da emeği geçen, Gladiator filminde Maximus’un oğlu rolünde de izlediğimiz Giorgio Cantarini bulunuyor. Yani hemen üstteki fotoğraftaki 3 oyuncu.



Roberto Benigni’nin babası bir çiftçi ve 43-45 yılları arasında filmin çoğunluğunun geçtiği kamplardan birinde bulunmuş. Zaten Roberto da filmde onun hikayelerinden epey faydalandığını belirtmiş. Hatta o hikayeleri baz almış da diyebiliriz direk.

Bir filmde İngilizce konuşmayıp da En İyi Oyuncu ödülünü kazanan ilk oyuncu olan Roberto Benigni, bu ödülü alacağını tahmin etmediği için orta sıralarda oturmaktaymış ödül töreni sırasında. Adı açıklandığı zaman ise öndeki sıraların üstlerinden hoplaya zıplaya gidip almış ödülünü. Gerçekte de filmdeki gibi komedi sanırsam.



Filmin başından sonuna kadar espri yeteneğini, olaylara olan bakış açısını hayranlıkla takip ettiğim, en ufak bir olayda kurguladığı o muhteşem detaylarıyla filme ayrı hava katan, film boyunca sürekli gülümsemenizi sağlayan Roberto Benigni işte böyle bir aktörmüş. Onu şimdiye kadar tanımamış, bu filmi şimdiye kadar izlememiş olduğum için kendime çok ama çok kızdım.
İzlenmesi gereken başyapıtlardan biridir bana göre ve favori filmlerim arasındaki yerini çat diye almıştır. Sizlere de tavsiyem eğer izlemediyseniz acele etmeniz yönünde. Çıkarılacak o kadar çok sonuç var ki…

Filmin girişinde diyor ki;

Bu aslında basit bir hikaye ama anlatması kolay değil. Bir masal gibi, hüzün var ve masal gibi, mucize ve mutluluk dolu.

Ama o kadar iyi anlatıyor ki bu bu basit hikayeyi, basit masalı.

Filmin arka planındaki o vahşeti böylesine kurgulayıp bizlere sanki hiçbir şey yaşanmıyormuş hissini veren, finaliyle noktayı koyan bu enfes filmi sakın ama sakın kaçırmayın.


Fragman



1 yorum:

  1. İzlediğim en iyi filmlerden biridir bende tavsiye ederim. Yazıda güzel olmuş eline sağlık. Bide Ölü Ozanlar Derneğini öneririm

    YanıtlaSil